-
1 Welt
dünya, âlem; ( Erde) Dünya;auf der \Welt dünyada;die Welt der Tiere/Pflanzen hayvanlar/bitkiler âlemi;die Welt des Films/Theaters film/tiyatro dünyası;auf die \Welt kommen dünyaya gelmek;aus aller \Welt dünyanın her tarafından;die Alte/Neue/Dritte \Welt Eski/Yeni/Üçüncü Dünya;alle \Welt spricht davon ( fam) dünya âlem onu konuşuyor;vor aller \Welt ( fam) bütün dünyanın gözü önünde;uns trennen \Welten ( fam) aramızda dünya kadar fark var;eine \Welt brach für ihn zusammen ( fam) dünya başına yıkıldı;um nichts in der \Welt ( fam) dünyada;die \Welt nicht mehr verstehen ( fam) feleğini şaşırmak;das ist nicht aus der \Welt ( fam) bu iş burada bitmedi [o kapanmadı];das kostet nicht die \Welt ( fam) bu dünya değil ya, öyle çok para değil;was in aller \Welt hast du dir denn dabei gedacht? ( fam) hangi akla hizmet ederek bunu yaptın?;davon geht die \Welt nicht unter ( fam) bu, dünyanın sonu demek değilki, bununla kıyamet kopmazki;sich von der \Welt zurückziehen dünyadan elini eteğini çekmek;das hat die \Welt noch nicht gesehen! ( fam) bu, dünyada görülmemiş bir şey! -
2 eschatology
n. eskatologya, dünyanın sonu ve öbür dünyayı anlatan bilim dalı -
3 the day of doom
n. dünyanın sonu -
4 eschatology
n. eskatologya, dünyanın sonu ve öbür dünyayı anlatan bilim dalı -
5 the day of doom
n. dünyanın sonu -
6 Weltuntergang
Weltuntergang m dünyanın sonu -
7 Weltuntergang
dünyanın sonu, kıyamet günü -
8 الآزفة
الآزِفَة1. ahretAnlamı: ahiret2. ahiretAnlamı: dinî inanışa göre, insann öldükten sonra dirilip sonsuza kadar kalacağı ve tanrı'ya dünya hayatının hesabını vereceği yer, öteki dünya3. kıyametAnlamı: dünyanın sonu -
9 قارعة
قارِعَة1. ahretAnlamı: ahiret2. badire3. ahiretAnlamı: dinî inanışa göre, insann öldükten sonra dirilip sonsuza kadar kalacağı ve tanrı'ya dünya hayatının hesabını vereceği yer, öteki dünya4. felâketAnlamı: büyük zarar5. kıyametAnlamı: dünyanın sonu6. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım7. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey8. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durum -
10 apocalypse
kiyamet, dünyanin sonu; kiyamet günü olacaklari bildirme -
11 конец
son* * *мконе́ц ни́тки — ipliğin ucu
противополо́жный коне́ц коридо́ра — koridorun öte başı
мы шли в са́мом конце́ — biz en arkada yürüyorduk
коне́ц ме́сяца — ayın sonu
коне́ц ле́та — yazın sonu
в конце́ ле́та — yaz biterken
2) (смерть, кончина) sonему́ прихо́дит коне́ц — sonu yaklaşıyor / geliyor
3) разг. yol, mesafeпое́здка в оди́н коне́ц — tek istikamet yolculuğu
пое́здка в о́ба конца́ — gidiş dönüş yolculuğu
••до конца́ — sonuna kadar
говори́ть без конца́ — durmadan konuşmak
из конца́ в коне́ц — bir uçtan bir uca, bir baştan bir başa
в конце́ концо́в — en son, en sonunda
аплодисме́нтам не́ было конца́ — alkış bitmek bilmiyordu
со всех концо́в све́та — dünyanın dört bir bucağından / yanından
на друго́м конце́ све́та — dünyanın öbür ucunda
каза́лось, доро́ге не бу́дет конца́ — yol git git bitmiyordu; yol bitip tükenmek bilmiyordu
э́тому ле́су нет конца́-кра́ю — bu orman uçsuz bucaksız
дава́й запла́тим и де́лу коне́ц! — parayı verelim gitsin!
э́то положе́ние оши́бочно от нача́ла до конца́ — bu tez baştan aşağı yanlıştır
положи́ть коне́ц чему-л. — (bir) son vermek; paydos demek
-
12 Ende
Ende ['ɛndə] nt1. kein plbis ans \Ende der Welt dünyanın sonuna kadar2) ( zeitlich) son;\Ende des Jahres yıl(ın) sonu;\Ende Mai mayıs sonu3) zu \Ende bitti;zu \Ende gehen sona ermek, bitmek;der Film ist zu \Ende film bitti;ein Buch zu \Ende lesen kitabı sonuna kadar okumak, kitabı okuyup bitirmek;er ist \Ende vierzig ellisine merdiven dayadı;am \Ende sein ( fam) bitik olmak;letzten \Endes sonuç olarak, üst tarafı, netice itibarıyla;bis zum bitteren \Ende en sonuna kadar;ein gutes/böses \Ende nehmen sonu iyi/kötü bitmek;am \Ende seiner Kräfte sein gücü kalmamak;kein \Ende finden sonu gelmemek;kein \Ende absehen sonu görünmemek;seinem \Ende zugehen sonu görünmek;das dicke \Ende kommt noch ( fam) bunun altından çapanoğlu çıkaram vorderen/hinteren \Ende der Reihe sıranın [o dizinin] ön/arka ucunda;am anderen \Ende der Stadt şehrin öteki ucunda
См. также в других словарях:
dünyanın sonu — 1) Bütün olanakların sona erdiği, her şeyin bittiği an 2) Ölüm zamanı … Çağatay Osmanlı Sözlük
KIYAMET — Dünyanın yıkılıp harab olması. Her şeyin mahvolması. Dünyanın sonu ve mahşer meydanına bütün insanların dirilip toplanacağı zaman. * Mc: Büyük belâ. * Fazla sıkıntı. (Bak: Haşr)(Yevm ve sene vesâire gibi her nevde bir kıyamet i mükerrere vardır.… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dünya — is., gök b., Ar. dunyā 1) Güneşe yakınlık bakımından üçüncü gezegen, yer, yerküre, yer yuvarı, yer yuvarlağı, acun 2) Dış, çevre, ortam Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. H. C. Yalçın 3) İnançları bir olan ülke veya insanlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
son — sf. 1) Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu. P. Safa 2) En arkada bulunan Son vagon. 3) Artık ondan ötesi veya başkası… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıyamet — is., din b., Ar. ḳiyāmet 1) Tek tanrılı dinlerin inanışına göre dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağı zaman, hesap günü, kıyamet günü, mahşer günü 2) mec. Gürültülü karışıklık, gürültü patırtı Bağırma, çağırma, kıyamet,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
axirzəman — ə. 1) dünyanın sonu, qiyamət; 2) şiələrin sonuncu 12 ci imamı Mehdinin ləqəbi … Klassik Azərbaycan ədəbiyyatında islənən ərəb və fars sözləri lüğəti
axır — is. 1. Son, nəhayət; bir şeyin son nöqtəsi, qurtaracağı. Yolun axırı. İşin axırı. Qışın axırı. İclasın axırı. Mahnının axırı. İlin axırına az qalır. Şəhərin axırında yaşayıram. – <Mirzə Fətəli:> Hər bir qaranlığın axırı işıqdır. Ə. H.. //… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
əzab — is. <ər.> 1. Əziyyət, üzüntü, işgəncə. Toy bayramdır bu dünyanın əzabı; Ağlı olan ona gətirər tabı. M. P. V.. <Nuriyyə:> Əvvəl günlər, dünyada hər əzabın bir sonu olduğunu düşünərək özümə təsəlli verirdim. İ. Ə.. Əzaba, zəhmətə… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti